словарь польский - турецкий

język polski - Türkçe

już на турецком языке:

1. artık


Artık bekleyemem.
Uyu artık.
O, bana artık gülmüyor.
Tatil geçti artık.
Çocuk artık ağlamaz.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü "₣" idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
O artık öfkesini tutamadı.
Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor.
Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!
Tom Mary ile artık takılmıyor.
Cinsel taciz artık şimdi bir sosyal soruna dönüştü.
Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
Ben artık onun zorbalığına katlanamam.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.

2. bile


Paranoyakların bile düşmanları vardır.
Saat dokuz oldu bile.
Alain'i annesi bile her zaman korudu fakat şımarık küçük çocuk, kitapta derin bir nefret uyandıran ve kendini beğenmiş bir kişiye dönüşür.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Kylie Minogue dünyanın, hatta köylülerin bile afroditidir.
Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
Plastik cerrahi bile çirkinliğiniz için hiçbir şey yapmayacaktır.
John o kadar sesli konuştu ki ikinci kattan bile duyabildim.
Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

Турецкий слово "już«(bile) встречается в наборах:

Październik wersja 3 (odmiany)

3. hemen


Belediye binası hemen köşede.
Hemen gidebilirsin.
Hemen yolculuğa hazırlan.
O, hemen geri döneceğini söyledi.
Onun mektubunu hemen yanıtlamayı planlıyorum.
Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
Her iki görüşün avantajları ve dezavantajları vardır bu yüzden hangisini destekleyeceğime hemen karar vermeyeceğim.
Şirket savaştan hemen sonra başlayan bir grup girişimci tarafından alındı.
Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.